1 Mart Gelecek Günü Açılış Konuşması
1 Mart Gelecek Günü Fütüristler Derneği Başkanımızın Açılış Konuşması
Değerli üyelerimiz, katılımcılar, konuşmacılarımız ve derneğimizin daha da ileriye gitmesi için 15 yıl içerisinde emek veren sevgili arkadaşlarım,
1 Mart Gelecek Günü etkinliğimizin dokuzuncusuna hoşgeldiniz. Hepinizi Fütüristler Derneği adına saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, henüz işimize, okulumuza, tatilimize otonom araçlarla gitmiyoruz. Ya da evimize gelip, kapımızı açtığımızda bizi humanoid robotlar karşılamıyor. İşe girecekken DNA dizilimimizi bir flash belleğe yükleyip İnsan Kaynaklarına teslim etmiyoruz. Laf aramızda, iyi ki de teslim etmiyoruz. İlk kez karşılaştığımız birisinin daha elini sıkmadan, öz geçmişini Artırılmış Gerçeklik özelliği olan gözlüklerimizle okuyamıyoruz. Ama bunların bugün yaşantımızda olmaması sizleri yanıltmasın. Artık böyle bir geleceğe doğru çok ama çok hızlı bir yolculuk yapıyoruz.
Ne var ki; öte yanda geçen yılın başlarında görülen yeni bir virüs ile dünyanın içine düştüğü belirsizliğin de hala ortasındayız. Ekonomik, sosyal ve politik çalkantılara neden olan küresel COVID-19 salgınının büyük hasara neden olduğun tanık oluyoruz. Kaybedilen 2 milyon 600 bin insan Uruguay, Panama, Kuveyt ya da Bosna-Hersek gibi ülkelerin her birinin toplam nüfusu kadar. Bakın, salgın henüz durmuş değil. Belki, Lübnan’ın toplam nüfusu kadar, belki İrlanda’nın toplam nüfusu kadar insanı, belki de daha fazlasını COVID-19 yüzünden kaybetmiş olacağız. Bu korkunç bir felaket.
Elbette, biz fütüristler olumlu geleceğin farkındalığı için çalışırız.
Ancak olası felaketlerin işaretleri de var ise; bunları gündeme getirmek, nasıl sakınılacağını araştırmak ve sonuçları paylaşmak fütürizmin çalışma alanları içerisindedir.
O nedenle, söylediğim gibi, bir yanda teknolojinin nasıl evrilip değişmekte olduğunu, toplumu ve organizasyonları nasıl değiştireceğini anlatırken, diğer yanda küresel salgınlar gibi felaketlerin kaçınılmaz olarak bir gün karşımıza çıkacağını söyleyegeldik. Ancak ikisi arasındaki etkileşimli ilişkiyi çok önceden hesaplamakta yanıldığımızı itiraf etmek zorundayım.
Biz 10 yılda olacaklar listesinin olası kronolojisini oluştururken, tümüyle çevrim-içi uzaktan eğitimi, çevrim-içi uzaktan çalışmayı, temassız ekonomiyi, yaygın elektronik ticareti, yapay zekanın, robotların, genom teknolojilerin, kripto paraların, nesnelerin internetinin, robotların gelişmesini yaşamımızda yavaş yavaş ve sırayla yer alacaklarını hesaplıyorduk. Oysa, baktık ki; bu saydıklarımın hepsi bir anda yaşamın gerçeği oluverdiler.
İşte, bugün, şu anda, sizinle bu konferansımızı da geçen yıl hesaplamadığımız bir formatta, çevrim-içi yapıyoruz. Kısaca, artık, önümüzdeki 10 yıl çok hızlandı ve 1 yıl içinde gelip, yaşantımıza giriverdi.
Bu bir yılın ivmesi muhakkak ki; domino taşlarının devrilmesi gibi kendinden sonraki yılları da etkileyecektir.
Bazı teknolojiler ve onlara bağlı yeni alışkanlıklarımız önümüzdeki 40-50 yılda gelecek iken, sadece 10, bilemediniz 15 yıl içerisinde gerçekleşecek.
Böylesine hızlı bir değişime ne kadar hazırız? Biliyor muyuz?
Eğitim, ticaret, üretim, finans, sağlık, seyahat, eğlence, sosyal ilişkiler, iletişim, ulaşım, hukuk, güvenlik, siyaset, iklim, çevre, şehircilik, tarım, turizm, moda neye evrilecek?
Değişim kime hangi yararı sağlayacak, kime hangi zararı verecek?
Toplumlar, hatta toplumların içerisindeki bireylerin üstünlükleri ve yetersizlikleri neye mal olacak? Her şeyden önemlisi, insanlık nasıl kazanacak?
İşte bu denli hızlanmış gelecek yolculuğunda, Derneğimiz,en başta üyeleri olmak üzere, geniş kitleleri bilgilendirmek, farkındalığı artırmak ve bir Afrika atasözünde ifade edildiği gibi, ‘tek başına hızlı gitmektense, birlikte uzağa gitmenin’ yollarını ve yordamlarını araştırmak için her zamankinden daha çok çalışıyor.
Aramıza son bir yıl içerisinde onlarca yeni üye katıldı.
Hemen hepsi nitelikli özgeçmişe sahip. Ait olmak, katkı vermek istedikleri bir sivil toplum kurumu olarak bizi seçmiş olmaları elbette bize gurur veriyor.
Mevcut kurumsal üyelerimizin arasına dahil olarak, geleceğe birlikte hazırlanmak isteyen Deloitte, Vestel, Axa-Sigorta, Erkurt Holding, Erka Grubu ve Gen Okullarına teşekkür ediyoruz. Hepsine bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, hoşgeldiniz diyorum.
Çalışmalarımız, Derneğimizin yönetim kadrolarındaki arkadaşlarımın yanı sıra, bize gönüllü olarak katılıp, ‘benim ve yakınlarımın geleceği aslında insanlığın geleceğidir, insanlığın geleceği aslında benim ve yakınlarımın geleceğidir’ diyen üyelerimiz, o güzel insanların sayesinde sonuç veriyor. Yaptıklarımızdan bazı örnekler vermek isterim.
8 Şubat 2020 yılında gerçekleşen Genel Kurulumuz’un hemen ardından kurulan, Etik Kurulu, Stratejik Planlama ve Programlar Komitesi, Finansal Kaynak ve Risk Yönetimi Komitesi, Marka Yönetimi ve Kurumsal İşbirlikleri Komitesi, İletişim ve İnsan Kaynakları Grubu, Etkinlik Organizasyonları Grubu, Fütürizm Eğitim Programları Grubu, Bilgi Teknolojileri Uygulama Grubu, İçerik ve Dokümantasyon Grubu, Öğrenci Üyeler Yönetişim Grubu, Akademik Gelecek Araştırmaları Grubu ve Fütürist Akademi ile şimdi daha güçlüyüz.
Daha önce yüzyüze yaptığımız ‘Future Talks’ları geçen yıl sanal ortamda yapmayı sürdürdük.
Gazetelerde, dergilerde yazılarımızla, televizyonlarda, radyolarda katıldığımız programlarla, konuşmacı olarak yer aldığımız konferanslar, kongreler, webinarlar, youtube, Instagram, LinkedIn canlı yayınlarıyla görüşlerimizi, trendleri ve geleceği anlattık. Şimdi buna ClubHouse eklendi.
Yıllardır Bahçeşehir Üniversitesinde kredili ve akredite ‘Gelecek Bilgisi’ dersi veriyoruz. Bu dersi Bezmialem Vakıf ve Okan Üniversitelerinde de verdik.
Artık, üyelerimizi, çok özel konularda, konusunda çok özel uzmanlarla buluşturacağımız yeni bir etkinliğimiz var. Konuların derinine inip, etkileşimli bilgi paylaşabildikleri Future Dive’ ilgi çekiyor. Geleceğe yönelik aktüel konuların arka planını sıcağı sıcağına ilk bizden duyun istediğimiz platformumuz Q-talk’ın ilkini geçtiğimiz günlerde Whatsapp’in yeni gizlilik ilkesini ele alarak hayata geçirdik.
Hem yurt içinden, hem yurtdışından fütürizm ile ilgili gelişmelerden haberdar ettiğimiz aylık bültenimizi yayınlıyoruz. Şimdilik yalnızca üyelerimize gönderiyoruz. Yakında isteyen herkese göndereceğiz.
İlk kez, öğrenci üyelerimize, Fütüristler Derneği ve World Future Society sertifikalı, 14 hafta süren ‘Gelecek Bilgisi 101 Dersini başlattık. Öğrenciler dersin yanısıra, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacıyla ilgili Proje çalışmaları da yapıyorlar.
2021 yılından itibaren Afyon Kocatepe Üniversitesi, Gelecek Araştırmaları Merkezi ve Alman Üniversitesi, Uzaktan Eğitim Uygulama-Araştırma Merkezi ile işbirliği protokolleri imzaladık. Her ikisiyle de kapsamlı ortak çalışmalar yapacağız.
Geçen yıl bugün, bir söz vermiştik. O günkü cümlemi aynen yineliyorum. ‘Şimdi hedefimiz k-12 öğrencilerine inmek’ demiştim.
Çocuklarımıza tarih dersleriyle geçmişi nasıl anlatıyorsak, ‘Gelecek Bilgisi’ ile de geleceği anlatmalıyız.
Çünkü, gelecek bizden çok onların geleceği. 100 yıla uzanacak ömürlerinde, yaşama hazırlıksız yakalanmaları, geleceklerini kaybetme riskini de beraberinde getirir. Ne yazık ki; buna maruz kalan toplumlar işe yaramaz insanlar yığınından başka bir şey olmayacak.
İşte onun için biz dersimizin adını ‘Gelecek Bilgisi’ koyduk. Bunu ‘Hayat Bilgisi’ gibi, ‘Dil Bilgisi’ gibi, Yurttaşlık Bilgisi’ gibi, ‘Fen Bilgisi’ gibi algılıyoruz ve anlatıyoruz’.
Huzurlarınızda, gururla söylüyorum. Geçen sömestr, onlarca saat süren öğretmen eğitimimizi başarıyla tamamladık. İki haftadır Gen Koleji’nde 5. ve 9. sınıf öğrencilerine Türkiye’de ilk kez, dünyada çok az sayıda ülkede örneği olan ‘Gelecek Bilgisi Dersi’ni ders müfredatı içerisinde vermeye başladık.
Bu büyük ve değerli projemizde bizimle aradaki 11 saatlik zaman farkını hiçe sayarak gece-gündüz demeden ve bir gün bile aksatmadan yanımızda duran, cesaretlendiren, Teach The Future kurucusu, dünyada tanınmış fütüristlerden, yıllar önce Fütürizm Bölümü’nü kurduğu Houston Üniversitesi’nden emekli Profesör Dr. Peter Bishop bugün konuşmacıların arasında.
Bu eşsiz deneyim, bizi yapacaklarımız konusunda daha da kamçıladı. Artık sırada Türkiye’nin bir üniversitesinde, dünyada 100’den fazla ülkede olduğu gibi, ‘Fütürizm Bölümü’ kurmak var. Bakalım, hangisi ilk adımı atacak?
Kendi geleceğimizi, yani insanlığın geleceğini, kendimiz tasarlamak, kendimiz şekillendirmek, bilinmezliklere katlanmak yerine, olası, olanaklı ve seçenekli geleceklerin inşasına katılmak istiyorsak, bu adımı da atmalıyız. Bunun için daha fazla elbirliğine, daha fazla güç birliğine gereksinimimiz var. O nedenle üye olmamış katılımcıları da, bu gün buradan Derneğimize üye olmaya davet ediyorum.
Bundan 16 yıl önce, günümüzün en tanınmış fütüristlerinden Ray Kurzweil büyük ses getiren kitabını yayınlamıştı. Adı ‘The singularity is near’. Türkçesi İnsanlık 2.0 olarak yayınlandı, ama birebir çeviri yaparsak ‘Tekillik yakınlaştı’ diyebiliriz.
Ray, kitabında 2045 yılına geldiğimizde insanın zihinsel becerileri ile makinenin matematik ve mantık becerilerini ayırt edemeyeceğimizi söylüyordu. Gelecek yıl yeni bir kitabı çıkacak. ‘The singularity is nearer’. O da her şeyin hızlandığını söylüyor.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere insanın belleğindeki anılarını, kişiliğini ve mental melekelerini insan beyninin dışına taşımanın tarihi, bir anlamda ‘sanal ölümsüzlük’ çok yaklaştı. Yani, sevdiklerimizle, onları kaybettikten sonra bile iletişim kurabileceğiz, Bu konuda Singularity University hocalarından Dr. Jose Cordeiro bir kitap yazdı. Kitabın adı ‘The death of death’, bir başka deyişle, ‘ölümlülüğün ölümü’.
Jose bugün bizimle olacak ve kitabının içeriğini anlatacak. Kendisiyle birlikte tüm değerli konuşmacılarımızı huzurlarınızda selamlıyorum. Bizim gibi kendilerini gelecekten sorumlu tuttukları için, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Değerli Katılımcılar, Bir yılı aşkın bir süredir yaşamın gerçeği olan küresel salgının itici gücü, hem bireysel, hem organziasyonel, hem de toplumsal ölçekte ve kritik düzeyde ayrışmanın zeminini oluşturdu. Bu nedenle bu yıl 1 Mart Gelecek Günü’nün ana teması Gelecek 2.0.
Bugünkünden çok farklı bir yaşantıya gidişatımızı bir yolculuğa benzetiyorum. Bir tren yolculuğu gibi.
Biz fütüristler, insanlara sonraki istasyonları hep gösteriyoruz. Bunların bazıları refaha, bolluğa, huzura, barışa, mutluluğa ulaşmamızı sağlayacaksa, bazıları da felaketlere, geri kalmışlığa, uyumsuzluğa, toplumlar arası ayrımcılığa götürecek.
Kimi ilerlemeler, insana özel nitelikleri yok edecek, kimliğimizi, kişiliğimizi ele geçirecek. Hatta hükmedecek. Ne var ki, biz normal seyreden bir tren ile yolculuk yapacak iken konuşmamın başında da söylediğim gibi, istasyonumuza hızlı tren geldi. Binemezsek kaçıracağız. Binersek, nereye götürecek, belirsiz!
Şöyle dönüp, kendimizi, çevremizi, aile yaşantımızı, iş yaşantımızı bir yıl öncesiyle karşılaştıralım.
Ne eski çalışma düzenimiz, ne eski eğitim düzenimiz, ne eski tatil düzenimiz var. Kimse beklemesin. Olmayacak da.
Gelecek ‘mega tarihin’ bir parçasıdır. Geçmişte ne kadar uzağa bakarsak, gelecekte o kadar uzağı görürüz.
Herhangi bir yeni teknolojiyi yapabiliyorsak yapmalı mıyız? Bana göre, bu soru her zamankinden daha değerli, daha önemli oldu.
İşte iyi şeylere götürecek o makası değiştirecek olanlar politikacılar, kanun yapıcılar. Bu hızlı, o nedenle de çeviklik isteyen yolculuk ülkelerin ve şirketlerin yöneticilerinin basiretine, vizyonerliğine, bilgisine ve birikimine bağlı olarak farklılıklar gösterecek. Ne yazık ki; biraz da eşyanın tabiatına uygun olarak, hemen hemen tüm hükümetler söz konusu transformasyona spontane uyum gösteremediler. Çok bencilce davrandılar. Hala da öyleler. Biliyorsunuz, salgın ile mücadelede, yapacakları en iyi şeyin, kendi toplumlarının ihtiyacı olandan çok daha fazla aşıyı stoklamak olduğunu düşünüyorlar. O yüzden dünyadaki ülkelerin yarısından fazlası tek bir kişiye bile aşı yapamadı.
Ne zaman yapabileceklerini de bilmiyorlar. İnsanlığı bütünüyle ve olduğu gibi dikkate almayanların geleceği okuyamayacak kadar miyop oldukları aşikar. İklim, çevre, gıda, eğitim ve daha bir çok konuda büyük bir aymazlık var.
Artık her şeyin eskisi gibi olduğu günler geride kaldı. Bu günkü gibi sürmese dahi, hibrid çalışma düzeni, hibrid eğitim düzeni, hibrid tatil düzeni beklemeliyiz. Şaşırtıcı gelebilir ama, sürekli uzaktan çalışmaya en kolay geçecek olanlar, her ne kadar hükümetler buna dirense de; kamu çalışanları olacak.
Hemen her toplumda, teknoloji ve bilgiye dayalı altyapının dengeli dağılmamış olması, hatta bazılarında tamamen yetersiz olması genç kuşakların hızlı ve spontan olarak sürece uyum sağlayamamalarına neden oluyor. Artık bu çocuklar ve gençler ile uyum sağlayanlar arasındaki uçurum her zamankinken daha derin, daha büyük.
Bütün bunlara rağmen, pandemi, sosyal izolasyonu beraberinde getirmiş olsa bile, geçtiğimiz yıl, sayısız canlı sohbete katıldık, üniversitelerin, müzelerin, sanatçıların cömert kaynak paylaşımlarının keyfini sürebildik.
Açıkca görüldü ki; bu süreci aşmanın tek yolu birliktelik. Tüm dünya ile birlikte ağlamak, birlikte gülmenin daha değerli olduğunu çok iyi anladık. George Floyd’un acımasızca boğularak öldürülmesi hangimizin yüreğini burkmadı. İzmir depreminde sağ kurtulan Ayda bebeğe tüm dünya nasıl da sevindi.
Her ne kadar, çözüm olmadığını göre göre, her ülke yönetimi kendi bilim kurulunu oluşturarak salgını durdurmaya çalışsa da, bu süreçte paylaşım ekonomisinin yerini bilgi paylaşımı ekonomisi aldı.
Çin’de 40 saat gibi kısa bir sürede virüsün RNA kodu çözüldü. Oysa HIV virüsünün RNA kodunu çözmek yıllarca sürdü. COVID-19 RNA kodları 2 ay içerisinde tüm dünya ile paylaşıldı. Bu sayede 5 yılda geliştirilmesi beklenen aşı 9 ayda piyasaya çıktı. Nature, Science gibi prestijli dergilerde hakemli makale yayınlamak 8-9 ay sürerken, 1-2 aya indi. İnsanlar, şirketler sosyal izolasyon günlerinin sıkıntılarını nasıl giderdiklerini, yeni becerileri, internette tüm dünya ile paylaştılar. Küresel birliktelik hiç olmadığı kadar önem kazandı ve yaşamın değişmez bir parçası oldu. Digital Native ve Digital Immigrantların dışında tutarak Digital illetaral’lar diye tepeden baktığımız, İnternet’ten çok uzakta gördüğümüz büyükanneler, büyükbabalar eTicareti öğrendi, bu büyük birlikteliğe katıldılar.
İlgi alanları ve beceriler doğrultusunda daha da büyük ve sıkı birliktelikler sağlamak, gelecek için hem bireysel, hem toplumsal, hem de organizasyonel, en büyük fırsatlardan birisi olacak. O fırsatları yakalayıp, küresel birlikteliğin olumlu sonuçlarına hızlıca uyumlanan şirketlerden, toplumlardan ve devletlerden güzel örnekler gördük:
Güvenilir bilginin nereden, nasıl alınabileceğini öğrendiler. Personellerini uzaktan çalıştırabileceklerini deneyimlediler. Toplantılar için fiziksel engeller ortadan kalktı, gereksiz seyahatler bitti.
Personelin devam takibi gibi geçen yüzyılın uygulamaları çöpe gitti. Nitelikli çalışanın zamanında ürettiği çıktı değer kazandı. Nakit paranın yerini kredi kartı ve cep telefonu uygulamaları aldı. Devletler Evrensel Temel Maaş denemeleri yaptılar.
Bakın, bedava eğitim hizmeti, sağlık hizmeti, barınma hizmeti öncelikler arasına girdi. Temiz hava, temiz su, temiz çevrenin değeri ve önemi anlaşıldı. Doğa kendine geldi. Otomobil şirketleri N-95 maske, beyaz eşya üreticileri solunum cihazı üretti. Hızlı ve spontane uyumun ne olduğunu gösterdiler. Tedarik zincirleri esnek yapıya dönüştürülmeye başladı. Bilim adamlarına ve bilime yeniden inanır, güvenir olduk. Düşmanın ve onun yaratacağı tehlikenin görünmez olabileceğinin farkına vardık.
Başkalarının yaşamları ve kültürlerine merakımız arttı. Empati becerimiz gelişti.
Şu bir gerçek. Geleceğin olmazsa olmazı; özgün, size özel eşsizliğiniz! Gelecekte en kıymetli varlığınız; farklı, yeni, özgün becerileriniz, bilgileriniz ve deneyimleriniz olacak. Bunları ne kadar üretebiliyor, ne kadar yayabiliyor ve ne kadar koruyabiliyorsanız; o kadar geleceğinizi analitik ve stabil yani öngörülebilir, uzgörülebilir ve sürdürülebilir yapacaksınız.
Bugün ve gelecekte, kendini keşfetmek ve sürekli kendine yatırım yapmak, tartışmasız olarak her bireyin birinci önceliği olmalı.
Eski iş ve sosyal yaşamımıza, hiç değişmemiş gibi asla bir daha geri dönmeyeceğiz.
Bilmeliyiz ki; yeni normal iş ve sosyal yaşantımızın;alışılmışın dışında, koşulları zorlayıcı ve sürekli gelişim gerektirdikçe buna spontane uyum sağlayacak mekanizmalara, sistemlere ve politikalara ihtiyacı var.
Bugün ve gelecekte, kendini keşfetmek ve sürekli kendine yatırım yapmak, tartışmasız olarak her bireyin birinci önceliği olmalı.
Eski iş ve sosyal yaşamımıza, hiç değişmemiş gibi asla bir daha geri dönmeyeceğiz.
Bilmeliyiz ki; yeni normal iş ve sosyal yaşantımızın;alışılmışın dışında, koşulları zorlayıcı ve sürekli gelişim gerektirdikçe buna spontane uyum sağlayacak mekanizmalara, sistemlere ve politikalara ihtiyacı var.
Sözlerimi bitirmeden,
Geçmiş yıllarda olduğu gibi yine sponsorumuz olarak bizi her zaman destekleyen Kurumsal Üyemiz Turkcell’e, öğretmenleri ve öğrencileri ile Derneğimize yeni bir dinamizm getirmenin yanısıra sponsorumuz olan GEN Okullarına ve kurucusu Erol Boy Bey’e şükranlarımızı sunarız.
Hepinize saygılar sunuyor, 1 Mart Gelecek Günümüzü kutluyor ve beklentilerinizi karşılayacak bir etkinlik olmasını diliyorum.